Toplumda daima yerini bulan ve derin yaralar açan kadın cinayetleri, bir kez daha trajik bir olayla gündeme geldi. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen iki masum bireyin hikayesi, yalnızca bir ailenin yok oluşunu değil, aile içi şiddetin ve kadın cinayetlerinin ne denli büyük bir sorun olduğunu bizlere hatırlatıyor. Olay, tüm ülke genelinde infial yaratırken, kadına yönelik şiddetle mücadelede üzerinde durulması gereken vahim bir durumu gözler önüne serdi. Yaşananlar, pek çok kadının yaşadığı tehditleri ve mücadelelerini akla getiriyor.
Efsun K., yaşadığı sıkıntıları ve tehditleri dostlarıyla paylaşmasına rağmen, yaşadığı evdeki şiddet sarmalından kurtulamamıştı. Eşi ile arasındaki sorunlar giderek büyümüş, Efsun, çevresine sıklıkla "Sonum iyi olmayacak" uyarısını yaparak bir felaketten korktuğunu dile getirmişti. Ancak ne yazık ki, bu uyarılar ne yazık ki dikkate alınmadı. Olayın yaşandığı gün, Efsun’un eşi, psikolojik sorunlar yaşıyordu. Önceki günlerde yaşanan tartışmalar, çığırından çıkmış bir kargaşaya dönüşmüş ve trajik bir sonla neticelenmişti.
Kadına yönelik şiddet, sadece bu olayla sınırlı kalmayacak kadar geniş bir sorundur. Her gün medyada karşılaştığımız ve toplumu derinden etkileyen olaylar, insanların duygularında bir boşluk ve çaresizlik yaratmaktadır. Efsun’un hikayesi, sıradan bir vaka olmadığının bilincindeyiz. Bu tür olayların önüne geçilmesi için sadece yasaların değil, aynı zamanda toplumsal bilincin de artması gerekiyor. Kadınların şiddet gördüğü durumlarda destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, kadınların yalnız olmadıklarını hissetmelerinin önemi ve aile içi şiddete karşı toplumun daha duyarlı hale gelmesi gerekmektedir.
Olay sonrasında yapılacak olan toplumsal bilinçlendirme projeleri, Efsun gibi kadınların maruz kaldığı riskler hakkında farkındalık yaratacak. Kadınların haklarını bilmesi, tehlike anında nasıl davranması gerektiği konusundaki eğitimler, toplum olarak üzerinde durmamız gereken önemli bir husus. Efsun’un hayatı, bir uyarı niteliği taşırken, aynı zamanda kadın dayanışmasının ne denli önem taşıdığını da gözler önüne seriyor. Her bireyin, bir şekilde kendi hikayesini paylaşması, benzer durumların yaşanmasını engelleyebilir.
Sonuç olarak, Efsun K. ve kızı, sıradan bir ailenin hikayesinden çok daha fazlasını temsil ediyor. Bu olay, kadına yönelik şiddetin bir an önce son bulması için ne denli bir mücadele vermemiz gerektiğini anlatıyor. Kadınlar, bu tür durumlarla karşılaştıklarında yalnız olmadıklarını bilmelidir. Toplumun her kesimi, bu konuda harekete geçmeli ve elimizden geleni yapmalıyız. Efsun’un trajik ölümü, bizlere unutulmaması gereken önemli dersler bırakıyor. Bu olayın bir daha yaşanmaması dileğiyle…